La Bete-1975
Hatırlar mısınız bilmiyorum, Ömer Seyfettin'in Yüksek Ökçeler diye bir öyküsü vardı; hani evde bile topuklu terliklerle dolaşan ama baş dönmeleri başlayınca doktorun yüksek ökçelerini yasaklayıp düz terlikler verdiği kadının hikayesi. Topuklarından kurtulunca hastalığı geçiyor ama topukların sesi gidince de arkasından çevrilen tüm dolapları görüyor, işitiyordu. Baktı duyup gördükleri canını daha fazla yakıyor sonunda yine yüksek ökçeli pabuçlarını geçiriyordu ayağına. Yükseklerden bakan, sesini duyuran ayakkabıları gördüğümde aklıma hep bu öykü geliyor, biraz içim acıyor niyeyse:-/ Ayakkabıların sinema perdesindeki göz kamaştırıcı dünyasına girmeyeli epey zaman oldu. Daha önce filmlerin belirli stildeki ayakkabıları ile karakterlerin seçimleri üzerine bir yazı yayınlamıştım. Göz gezdirmek isteyenler için hemen şurada. Şimdi ise tekrar gözümü aşağılara çevirmenin zamanı geldi, uzun süredir çoğalarak artan bir ayakkabı klasörü çoktandır yazılmayı bekliyor ama maalesef bir türlü elim gitmedi. Ne çok oyalanıyorum başka şeylerle bir bilseniz, durumum pek bir vahim:-) Neyse öyle ya da böyle, bir şekilde bu yazı başladı ve umarım devamı gelecek.
8½-1963
Madem girişi yüksek topuklarla yaptık devamı da onlarla olsun. Sanırım benim onlarla mesafeli ama sevgi dolu bir ilişkim var. Yani seyretmesi güzel ama giymesi pek zor. Dolgu topuklar ve platformlar tüm o yorucu süreci biraz daha katlanılabilir kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar ama en rahatını bile bir süre sonra fırlatıp atmak isteyebilirim. Bana göre ince topukları en asgari düzeyde adım atılacak günlerde kullanmak en iyisi. Filmlerde izlemesi ise her daim pek keyifli. Eski filmlerin topukluları makul seviyede idi, artık zaman geçtikçe topukların yüksekliği de artıyor. Giyildiğinde ciddi anlamda uzamayı sağlayacak stilettolar hayatımıza tam olarak ne zaman girdi bilmiyorum ama artık şık, seksi, bakımlı vs. bir karakter içeren hemen hemen her filmde onlara rastlayabilirsiniz. Meryl Streep'in annawintourlaştığı The Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer) stilettolar açısından oldukça zengindi. Moda dünyasında ayakta durmak kolay değil tabii, topuklar ne kadar yükselirse karşınızdakine o kadar yukarılardan bakıyorsunuz. Basic Instinct (Temel İçgüdü), Femme Fatale (Öldüren Kadın) gibi erotizm dozu yüksek filmlerde de kadın karakterler çekiciliklerinin dozunu arttırmak yüksek ökçelere başvuruyor. Eskilere baktığınızda ise 'orta boy bak da doy' felsefesinin topuklu ayakkabıların ruhuna işlediğini rahatlıkla görebilirsiniz. Dönemin Ava Gardner, Marilyn Monroe, Lauren Bacall gibi en çekici kadın yıldızları rol aldıkları filmlerde topuk uzunluğu en fazla 10 cm olan klasik modelli ayakkabılarla dolaşıyorlardı.
Ayakkabıda bir sorun olmadığı sürece her daim rahatlık vaat eden spor ayakkabılar genelde filmlerde seyircinin dikkatini çekmez, geri planda kalırlar. Bu ayakkabıların filmlerde o kadar geniş bir kullanım alanı var ki belirli bir gruplamaya sokmak pek mümkün değil. Aksiyon, korku, komedi, dram, romantik, filmin türü ne olursa olsun karakterlerin ayağında arz-ı endam eyleyen spor ayakkabı modelleri, bazen hiç beklemediğiniz bir yerde bile karşınıza çıkabilir. Tıpkı Sofia Coppola'nın Marie Antoinette'inde olduğu gibi. Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki rahatlık ve kolaylık açısından giymekten en keyif aldığım ayakkabı türü. Bir tek converse spor ayakkabıları sevemedim, neden bilmem bana hiç sevimli gelmediler, benim zevkime hiç hitap etmeyen bir tarz. Bu modellerin başka bir adı var mı bilmiyorum ama ben tam şunları kastediyorum. Çok geniş bir kitle tarafından sevilerek giyildiği için converse bana hitap etmemekle hiçbir şey kaybetmedi tabii.:-)
Korku filmlerinin ayakkabı tercihleri ise daha çok filmin hangi yönetmenin elinden çıkmış olduğuna göre değişiyor. Modeller farklılık göstermekle birlikte ayakkabıların renkleri genelde beyaz, siyah ve kırmızı gibi uç noktalarda olan renklerden seçilir. Bu ayakkabılara filmin başında, sonunda, herhangi bir yerinde bir şekilde kan damlayacağı için beyaz olmaları etkileyici bir görselliği de beraberinde getirir. Bir karakterin ayağındaki beyaz ayakkabının üzerinde beliren her bir kan damlası izleyicinin gerilme seviyesini en yukarılara çıkaran şeylerden biri olabilir. Kırmızı ise her açıdan gerilim sunar. Özellikle korku ustası Dario Argento'nun kitsch filmlerinde kırmızının her tonundaki ayakkabılara rastlanılabilir. Aslında bu renk, daha önceki ayakkabı yazımda adını geçirdiğim The Red Shoes (Kırmızı Pabuçlar) ve The Wizard of Oz (Oz Büyücüsü) gibi sinema tarihinin en ünlü ayakkabılarının da rengidir. Her iki filminde korku-gerilim unsurları taşıması ise bir rastlantı değil tabii.
Fransız filmlerinin giydiği ayakkabılar hakkında birkaç şey söylemeden geçersem bu yazı çok eksik kalabilir. Fransızları ayrı bir yere koyduğumdan değil tabii, bu ayakkabıların çok kolay fark edilebilir genel bir tarzları olduğundan böyle bir ayrım yapmak ihtiyacı hissediyorum.(gereksiz savunma modu:p) Alçak topuklu, kafa karıştırıcı ve göz yorucu tasarımların uzağında, basit ama zarif bir şıklık içerisinde olan bu ayakkabılar, rugan ve parlak deriyi pek sever, fiyonk ve toka gibi detayları kullanmaktan çok hoşlanırlar. Şimdi Fransa sokaklarındaki Fransız kadınlarının ayağında ne tarz ayakkabılar var bilmiyorum ama sinema perdesine yansıyan görüntü genelde bu stilde.
Erkeklerin seçimleri yine pek tabii çok çeşitli. Ancak göze çarpanlar doğal olarak genelde gösterişli olanlar. Kadınların ayakkabı seçenekleri kadar geniş bir yelpazaye sahip olmasalar da bazı tasarımlar sayesinde birkaç adım öne çıkabiliyorlar. Örneğin The Great Gatsby (Muhteşem Gatsby) ya da Gone with the Wind (Rüzgar Gibi Geçti) gibi filmlerdeki erkeklerin ayakkabıları her daim boyalı ve son derece şıktır. Yine Bond serisinin tüm filmlerinde başta James Bond olmak üzere herkes ayakkabı seçimi konusunda iddialıdır. Dost başa düşman ayağa derler, bu filmlerde herkes birbirinin ayağına bir göz gezdirecek tabii.
Muhtemelen filmin ana öğesi olmadığı ya da yönetmenin özel ilgisine mazhar olmadığı sürece filmlerdeki ayakkabılar seyircinin gözünden kaçıp gidiyor. Kamera aşağılara inmedikçe akıp giden görüntülerden dikkati onlara çevirmek epey zor. Bu yazı için görselleri toplamaya başladığımda kafamda filmleri izlerken gözüme takılan bazı ayakkabılar vardı ama fotoğraf araştırması genişledikçe bir sürü güzel, farklı, ilginç ayakkabı keşfetmiş oldum. Umarım aşağıdaki ayakkabılar bu yazıyı okuyanlara da hoş bir seyirlik yaratır. Son olarak yazıyı bitirmeden ayakkabılarla ilgili hazin bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Alışveriş merkezine giderken 'çok nadir giyiyorum bari bugün topuklu bir şeyler giyeyim' diye aslında çok da topuklu olmayan, orta yükseklikte sayılacak bir ayakkabı giydim. Tamam topuklulara çok alışkın değilim ama giydiğim zaman yürümesini de beceririm bir şekilde. Sanırım bir saat kadar sonra o ayakkabılar canımı öyle bir yakmaya başladı ki anlatamam. Neredeyse çektiğim acıdan adım atamayacak duruma geldim. Aklıma hemen arabanın bagajında her daim bulundurduğum spor ayakkabılar geldi. Zar zor, acılar içinde otoparka indim, bagajı açtım ve evet tahmin edebileceğiniz üzere maalesef o makus son orada beni bekliyordu; her zaman bagajda olan ayakkabılar o anda orada değildi. Arabadaki eşyalar eve çıkartılırken yanlışlıkla o da çıkartılmış. Resmen yıkılmıştım sevgili dostlar, o günü çin işkencesi kıvamında tamamladım. O yüzden bu yazı için son sözlerim şöyle olacak; ayağınızda ne olursa olsun yeter ki canınızı acıtmasın. Sağlıcakla kalın:-)
In Time-2011
Bad Teacher-2011
(stiletto ya da acı çekmenin başka bir biçimi)
Ayakkabıda bir sorun olmadığı sürece her daim rahatlık vaat eden spor ayakkabılar genelde filmlerde seyircinin dikkatini çekmez, geri planda kalırlar. Bu ayakkabıların filmlerde o kadar geniş bir kullanım alanı var ki belirli bir gruplamaya sokmak pek mümkün değil. Aksiyon, korku, komedi, dram, romantik, filmin türü ne olursa olsun karakterlerin ayağında arz-ı endam eyleyen spor ayakkabı modelleri, bazen hiç beklemediğiniz bir yerde bile karşınıza çıkabilir. Tıpkı Sofia Coppola'nın Marie Antoinette'inde olduğu gibi. Kendi adıma şunu söyleyebilirim ki rahatlık ve kolaylık açısından giymekten en keyif aldığım ayakkabı türü. Bir tek converse spor ayakkabıları sevemedim, neden bilmem bana hiç sevimli gelmediler, benim zevkime hiç hitap etmeyen bir tarz. Bu modellerin başka bir adı var mı bilmiyorum ama ben tam şunları kastediyorum. Çok geniş bir kitle tarafından sevilerek giyildiği için converse bana hitap etmemekle hiçbir şey kaybetmedi tabii.:-)
Carrie-1976
( her ayak bu güzelliği tadacaktır)
Tenebre-1982
(yeap, bazı erkekler hakediyor!)
Fransız filmlerinin giydiği ayakkabılar hakkında birkaç şey söylemeden geçersem bu yazı çok eksik kalabilir. Fransızları ayrı bir yere koyduğumdan değil tabii, bu ayakkabıların çok kolay fark edilebilir genel bir tarzları olduğundan böyle bir ayrım yapmak ihtiyacı hissediyorum.(gereksiz savunma modu:p) Alçak topuklu, kafa karıştırıcı ve göz yorucu tasarımların uzağında, basit ama zarif bir şıklık içerisinde olan bu ayakkabılar, rugan ve parlak deriyi pek sever, fiyonk ve toka gibi detayları kullanmaktan çok hoşlanırlar. Şimdi Fransa sokaklarındaki Fransız kadınlarının ayağında ne tarz ayakkabılar var bilmiyorum ama sinema perdesine yansıyan görüntü genelde bu stilde.
Mademoiselle-1966
(çok bi fransız olmak)
Erkeklerin seçimleri yine pek tabii çok çeşitli. Ancak göze çarpanlar doğal olarak genelde gösterişli olanlar. Kadınların ayakkabı seçenekleri kadar geniş bir yelpazaye sahip olmasalar da bazı tasarımlar sayesinde birkaç adım öne çıkabiliyorlar. Örneğin The Great Gatsby (Muhteşem Gatsby) ya da Gone with the Wind (Rüzgar Gibi Geçti) gibi filmlerdeki erkeklerin ayakkabıları her daim boyalı ve son derece şıktır. Yine Bond serisinin tüm filmlerinde başta James Bond olmak üzere herkes ayakkabı seçimi konusunda iddialıdır. Dost başa düşman ayağa derler, bu filmlerde herkes birbirinin ayağına bir göz gezdirecek tabii.
Plein soleil-1960
(erkeğin karmaşık dünyası)
Muhtemelen filmin ana öğesi olmadığı ya da yönetmenin özel ilgisine mazhar olmadığı sürece filmlerdeki ayakkabılar seyircinin gözünden kaçıp gidiyor. Kamera aşağılara inmedikçe akıp giden görüntülerden dikkati onlara çevirmek epey zor. Bu yazı için görselleri toplamaya başladığımda kafamda filmleri izlerken gözüme takılan bazı ayakkabılar vardı ama fotoğraf araştırması genişledikçe bir sürü güzel, farklı, ilginç ayakkabı keşfetmiş oldum. Umarım aşağıdaki ayakkabılar bu yazıyı okuyanlara da hoş bir seyirlik yaratır. Son olarak yazıyı bitirmeden ayakkabılarla ilgili hazin bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Alışveriş merkezine giderken 'çok nadir giyiyorum bari bugün topuklu bir şeyler giyeyim' diye aslında çok da topuklu olmayan, orta yükseklikte sayılacak bir ayakkabı giydim. Tamam topuklulara çok alışkın değilim ama giydiğim zaman yürümesini de beceririm bir şekilde. Sanırım bir saat kadar sonra o ayakkabılar canımı öyle bir yakmaya başladı ki anlatamam. Neredeyse çektiğim acıdan adım atamayacak duruma geldim. Aklıma hemen arabanın bagajında her daim bulundurduğum spor ayakkabılar geldi. Zar zor, acılar içinde otoparka indim, bagajı açtım ve evet tahmin edebileceğiniz üzere maalesef o makus son orada beni bekliyordu; her zaman bagajda olan ayakkabılar o anda orada değildi. Arabadaki eşyalar eve çıkartılırken yanlışlıkla o da çıkartılmış. Resmen yıkılmıştım sevgili dostlar, o günü çin işkencesi kıvamında tamamladım. O yüzden bu yazı için son sözlerim şöyle olacak; ayağınızda ne olursa olsun yeter ki canınızı acıtmasın. Sağlıcakla kalın:-)
The Seven Year Itch-1955
Profondo rosso-1975
Lolita-1962
Kill Bill: Vol. 1-2003
Angst vor der Angst-1975
Los abrazos rotos-2009
Cat on a Hot Tin Roof-1958
In Time-2011
Cat-Women of the Moon-1953
The Notorious Bettie Page-2005
Desperately Seeking Susan-1985
Qui êtes-vous, Polly Maggoo?-1966
Les biches-1968
O Cerco-1970
Deutschland bleiche Mutter-1980
Catch Me If You Can-2002
Il deserto rosso-1964
My Cousin Vinny-1992
Distant Voices, Still Lives-1988
Détective-1985
The Devil Wears Prada-2006
Drive Angry-2011
Rain Man-1988
Rosemary's Baby-1968
Elisa, vida mía-1977
Fast Times at Ridgemont High-1982
Friends with Benefits-2011
Gold Diggers-1933
Kinky Boots-2005
Legally Blonde-2001
Inglourious Basterds-2009
Marie Antoinette-2006
Midnight Cowboy-1968
Chloe-2009
Midnight in Paris-2011
Goldfinger-1964
Femme Fatale-2002
Les quatre cents coups-1959
Les amours imaginaires-2010
Nekromantik-1987
Der Fangschuß-1976
Copie Conforme-2010
The Dreamers-2003
Clueless-1995
The Yellow Handkerchief-2008
Dr. No-1962
Léon-1994
Badlands-1973
The Last Picture Show-1971
Singin' in the Rain-1952
Chelovek s kino-apparatom-1929
Days of Heaven-1978
Belle de Jour-1967
Cat People-1982
Paris, Texas-1984
A Fei jingjyuhn-1990
Dementia-1955
Communion (Alice Sweet Alice)-1976
I, the Jury-1982
Mirror Mirror-2012
Creature from the Black Lagoon-1954
Oh! Soo-jung-2000
L'illusionniste-2010
Hanyo-1960
Great Expectations-1998
Bi-mong-2008
L'homme qui ment-1968
Last Night-2010
Killer Joe-2011
Muriel's Wedding-1994
Paris, je t'aime-2006
Lásky jedné plavovlásky-1965
Confessions of a Shopaholic-2009
Olga's House of Shame-1964
Pee-wee's Big Adventure-1985
The Aviator-2004
Pentimento-1979
An Officer and a Gentleman-1982
Paranoia-1967
Arizona Dream-1992
Secretary-2002
Vertigo-1958
Who Framed Roger Rabbit-1988
Stille Nacht IV-1994
Tenebre-1982
Gone with the Wind-1939
Wild at Heart-1990
L’éden et après-1970
Basic Instinct 2-2006
Strike!-1998
Il profumo della signora in nero-1974
The Bad Seed-1956
The Proposal-2009
Bakjwi-2009
Twin Peaks-1990
Uptown Girls-2003
Veneno para las hadas-1984
Hotel Chevalier-2007
Faust-1994
Serial Mom-1994
The Great Gatsby-1974
Jules et Jim-1962
6 yorum:
Harika bir derleme olmuş bu Clea, bayıldım! Yalnız ilk fotoğrafın büyüsü ve esrarı bir başka. Bu filmi bilmiyorum galiba.
Yazdıklarını okurken ben de ayakkabı denince aklıma gelen flmleri düşündüm. Aklıma pek bir şey gelmedi;) Zaten sen pek çoğunu yazmışsın!
Yalnız -ne çıkıyorsa çocukluktan çıkıyor - çocukken izlediğim Heidi'ni, tahta ayakkabılarını hatırladım. Daha doğrusu bunları Peter giyerdi, Heidi genellikle kırlarda bayırlarda yalınayak dolaşırdı. Fakat arada o küt, tahta ayakkabılardan giydiği olurdu. Çocukken bana büyüleyici gelirdi bu ayakkabılar ve onlarla yürürken çıkan o tok ses.
Sayende gittim yine bir yerlere:)
Çok sevgiler!
tadından yenmez bir yazı daha olmuş,bayıldım..
Evet Buket haklı, çok lezzetli bir yazı olmuş eline sağlık Clea'nım, bayıldım ben de;)
Neredeyse tüm filmleri koymuşsun şekerim, şu da eksik kalmış diyemiyorum, müthiş bir dosya bu. Ben biraz daha düşüneyim, pabuçları göz önünde olan bir film bulursam -ve tabii senin buraya koymadığın!- yine gelirim.
Sarıldım, çok!
alkım,
ilk fotoğraf walerian borowczyk'in la bete adlı filminden. oldukça tuhaf bir yönetmenden oldukça tuhaf bir film:-) her zevke hitap etmeyebilir ama ben tuhaf şeyleri çok seviyorum. borowczyk hakkında uzun bir yazı yazmışlığım da var o yüzden ilk fotoğraf hakkı onun olsun istedim:-)
heidi ve onun dünyasının imrenilecek her şeyi! hep mutlu, hep rahat, oy!:p çıplak ayakla koşmak, taze peynir kızartması yemek, dağ kır bayır temiz hava filan bunlar ne güzel şeyler yahu. biz bunlara sahip değiliz, mutsuzluğumuz hep heidi yüzünden:p
yorumunu görünce öyle mutlu oluyorum ki alkım, kuşlar, kelebekler pencereden eksik olmasın, sevgiler!
buket,
çooook teşekkür ederim, sevgiler!
düşün bakalım justine hanım bi şey eksik kalmış mı?:-) canım benim aklına geldikçe söyle ben eklerim, nasıl olsa çok uzun bir dosya oldu bu:p
Yorum Gönder