20 Ekim 2010 Çarşamba

Chicago: it's show business!


Chicago benim en sevdiğim müzikal filmlerden biri. O kadar severim ki zamanında Chicago'yu sinemada izlediğimde çok beğenip ikinci defa gitmemin yanında, bir de şu sahnesine bakayım deyip tüm filmi tekrar seyrettiğim zamanlar da çok olmuştur. Cabaret ya da All That Jazz gibi Chicago da müzikal filmlerin arasında farklı bir noktada durmayı başarabilen filmlerden. Suya sabuna bolca dokunan; adalet sistemine, ünlü olma sevdası uğruna yapılabilen şeylere, medyaya oldukça sert bir eleştirel tarzda bakan filmin müzikli tarafı da oldukça doyurucu. Jazz müziğini seven biri olarak söyleyebilirim ki filmde yer alan tüm parçalar insanı bir anda havaya sokmaya yetecek güce sahip. Catherine Zeta Jones, ses rengi ve bu sesi kullanabilme yeteneğiyle diğer oyuncuların bir adım önünde gidiyor ama diğerleri de alınlarının akıyla çıkmayı başarıyorlar bu işten. Aslen bir Bob Fosse ( muhteşem "All That Jazz" ve "Cabaret" filmlerinin yaratıcısı) müzikali olan Chicago'yu sinemaya aktarmak gibi zorlu bir görevin altından başarıyla kalkan isim ise yönetmen Rob Marshall. Marshall'ın uzun bir hazırlık sürecinin sonucunda ortaya çıkan filminde aksayan tek bir nokta yok. Gözümüzü kamaştıran oyunculuklar, dansçılar, görüntü yönetiminin yanında sahne tasarımı ve kostümler de Chicago'nun parlayan unsurlarından. Filmin tüm dekorları enlemesine değil boylamasına oluşturulmuş ve böylece izleyicinin kendisini o ortamların içinde hissetmesi kolaylaştırılmış. Kostümler 1920'lerin Chicago modasının ve jazz müziğinin ruhunu taşıyor. Parlak, taşlı elbiseler, kadifeler, satenler ve file çoraplar arasında dolaşmamızı sağlayan isim Colleen Atwood.  Ayrı bir başlık altında incelenmeyi hak eden Atwood bu filmdeki tasarımlarıyla Costume Designers Guild ve  Akademi Ödül törenlerinden elinde ödül heykelleriyle döndü. Chicago'dan sadece 2 yıl sonra yine bir Oscar ödülüyle ( Memoirs of a Geisha filmiyle) taçlandırılan Atwood ödüller konusunda sıkıntı çeken bir isim değil. Zaten kariyerinde Sweeney Todd, Lemony Snicket's A Series of Unfortunate Events, Sleepy Hollow, Edward Scissorhands, The Silence of the Lambs gibi bir dolu göz kamaştırıcı filmi barındıran biri için ödül kazanmak pek zor olmasa gerek.














                                         
 


 


 

2 yorum:

Eliff dedi ki...

Benim de favorilerimden, hatta bu yıl İstanbul TİM'de orjinal müzikalini izleme fırsatı buldum - çok keyifliydi...En sevdiğim sahnesi Richard Gere'in Renee Zellweger'i kukla gibi oynattığı basın toplantısı sahnesi :)

Clea dedi ki...

aa ne güzel, müzikalini canlı izlemişsiniz harika! ben de arada bazı sahnelerini izlerim hep, çok seviyorum.