23 Mayıs 2011 Pazartesi

Kitaptan sinemaya; uzun bir yolculuk


"Yarı saydam sentetik kumaştan yapılmış, gövdesine yapışan siyah bir gömlek giymişti. Gömleğin düğmeleri nerdeyse beline dek açıktı. Altın bir zincire asılı, jilet biçiminde altın kaplama bir pandantif, göğsünün sık kılları arasına hafif yamuk sarkmaktaydı. Omzunda bir fotoğraf makinesi vardı. Tatlı, iç bayıltıcı bir tıraş losyonu kokusu doldurmuştu dar sokağı."



















"Birkaç dakika sonra, Colin'in banyodan gelen boğuk ve sinirli sesini duydu. "Ben bunu giyemem". Mary gözlerini açtı, tam o anda Colin odaya adımını attı. "Harika," dedi kadın şaşkın şaşkın ona yaklaşırken. O kadar güzel görünüyorsun ki." Adamın kıvırcık saçlarını fırfırlı yakadan kurtardı, kumaşın üstünden ellerini gövdesinde gezdirdi. "Bir tanrıya benzemişsin...Seninle hemen sevişmek istiyorum." Adamı kolundan çekiştirdi, ama Colin bir adım geriledi.
"Sabahlık falan değil bu zaten, gecelik," dedi. Göğüs bölümüne işlenmiş çiçekleri göstererek."

Alıntılar Ian McEwan'ın "The Comfort of Strangers" adlı kitabından, görüntüler ise yönetmen Paul Schrader'ın McEwan'ın kitabından Harold Pinter'ın senaryosuyla sinemaya aynı adla aktardığı filminden. Yukardaki alıntıda McEwan, filmde Christopher Walken tarafından canlandırılan Robert karakterini anlatıyor. Aşağıdaki fotoğrafta ise Rupert Everett'i kusursuz güzellik Colin rolünde görüyorsunuz. Kitap sinema perdesine yansıyıncaya kadar ne kadar büyük değişikliğe uğruyor, yazarın kelimeleri ile yönetmenin kurduğu dünya birbirinden nasıl da ayrışıyor. Herkesin kurduğu dünya farklı elbet, yazarın, yönetmenin ve tabii seyircinin dünyası.

5 yorum:

Vuslat AKTEPE dedi ki...

O kadar iyi işlenmiş bir filmdir ki!
Müzikleri keza tadı destekliyor. Venedik,Harold Pinter,Doku... Tek kelimeyle mükemmel. Her ne kadar genel tarzımın dışında da olsa severek izledim.
Bir de Türkçe alt yazı olsa çok daha iyi olurdu ama...

Clea dedi ki...

bu konuda seninle aynı hisleri paylaşamayacağım Vuslat. ben McEwan'ın kitabını beğenmedim, asıl sorun burada başlıyor zaten, filmin pek suçu yok aslında:) kitapta yazılanlar filme çekilince nasıl başkalaşıma uğruyorlar onu göstermek için araç olarak kullandım filmi ve kitabı:p

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Aksi gibi ben kitabı bilmiyordum. Okumadım haliyle... Alıntıladığın pasajda ki tasvir ile filmde ki sabahlığın pek bir ilgisi yok doğru. Eh oynayan çocukta altın gibi ışıl ışıl parlamıyor, bu da doğru.
Fakat ben filmdeki dokuyu, işlenişi ve oyunculuğu beğenmiştim. Söylediğim gibi tarzım olan bir film olmamakla birlikte yine de severek izledim.
Yalnız şunu belirtmeden geçemeyeceğim. Lord of the ring'i izleyen bir arkadaşım kitabını da okuduğundan elf cadısını görünce hayal kırıklığına uğramıştı. Kitaptaki güzellik tasvirinin yanında sönük kalıyor diye. Bu biraz öznel değil mi? Yani bir film yayınlanmadan önce senaryosu satışa çıkarılıp izleyiciye okutulsa sinemalardan kaç kişinin buruk çıkacağını bir düşünsene.
Üniversite de okuduğum yıllarda Urfalı bir çocuk tanırdım. Çok okurdu ama o satırlar beyninde öyle mutasyona uğrardı ki anlatamam. Her şey bir yana Puşkin'in pek de matah bulmadığım Yüzbaşının Kızı adlı kitabındaki adını şimdi hatırlayamadığım bayan kahramanını kısa boylu, esmer, dolgun ve fistanlı bir kız olarak tarif etmişti (Şaka yapmıyorum) Adamın kafasındaki güzel buydu çünkü. Kitapta beyaz tenli sarışın demesine rağmen zihni bunu kendi anahtarları ile okuyor onu esmer, siyah saçlı yapıyordu. Yani sonuçta kitap kamuoyuna mal olduğu an okuyanb kadardır. ne yazarsa yazsın, sınırı okuyucunun çizdiğinden bir adım ötede değildir. Yönetmen bize kendi sınırını çizmiş, bu sınırın bizimki ile çakışması ise doğal değil doğal olmayan değil mi sence de?
Sevgilerle...
Ps: Ne uzattım ama değil mi? En kötüsü de birinin senin zaten bildiğin şeyleri sana ispatlıyormuş görünen aktarımlarıdır. Ve bunu az önce yaptım :) Pardon...

Clea dedi ki...

aslında ben olaya sadece "kostümsel" olarak bakmak istemiştim:) sonuçta sana kesinlikle katılıyorum; yazarın kurduğu dünya, karakterlerin tasvirleri, yönetmenin görüntüye aktardığı dünya ve okuyucunun kafasında hayal ettikleri, hepsi bambaşkadır. öyle de olması çok doğaldır zaten. benim göstermek istediğim sadece kostümlerin kitaptakiyle film arasında ne kadar değişikliğe uğramış olduğuydu. bu başlık biraz kendini ifade edememiş olabilir, üzgünüm. değerli yorumun için çok teşekkürler.

Vuslat AKTEPE dedi ki...

Asıl benim pardon demem lazım. Yazıyı bir kez daha okuyunca evet çok net biçimde kostümü alıntılamış ve o resmi yerleştirmişsin. Gece gece aklım pek yerinde değildi muhtemelen. Tekrar pardon...
Başlık oturmuş