30 Ekim 2011 Pazar

Elizabeth Taylor vs. Grace Kelly


Dönemlerinin en ünlü iki kadını, siyah saç-menekşe gözün mükemmel birleşimi Elizabeth Taylor ve ipek gibi sarı saçların kusursuz bir yüzle bütünleştiği zerafet simgesi Grace Kelly, 1950'li yılların iki önemli filminde beyaz elbiseler içerisinde salındıklarında herkesin gözü onlardaydı. Şu anda bile hala onlar hakkında konuşabildiğimize ve bu zamanın modasına esin kaynağı oluşturabildiklerine göre dikkat çekmekte oldukça başarılı oldukları kesin. Kibirli usta Alfred Hitchcock'un en iyilerinden değil ama izlemesi oldukça keyifli "To Catch a Thief" de Grace Kelly, daha önceden "Rear Window"da yapmış olduğu gibi yine birbirinden güzel ve etkileyici kıyafetler içerisinde gözükür. Filmi izlerken bir nevi Edith Head defilesi izliyormuş hissine kapılabilirsiniz. Eski hırsız Cary Grant'ı  oyuna getirip yakalatmaya çalışan oldukça varlıklı (gerçek hayatında olduğu gibi), bir dolu mücevherin sahibi Kelly, hırsızı tahmin etme konusunda pek iyi değildi ama film boyunca gözalıcı bir güzellikle şık kostümler içerisinde ortalarda dolaştığından kimsenin bu durumdan rahatsız olduğunu sanmıyorum. Aslına bakarsanız filmi izleyeli epey oldu, yanlış hatırlıyor olabilirim, sonuçta en sevdiğim Hitchcock filmi değil! Grace Kelly'nin filmde bir kuğu misali gezinmesini sağlayan straplez beyaz elbise, Head'in ustaca dokunuşlarıyla yaratılmış bir güzellik. Göğüs kısmından bele doğru giden ve arkada birleşen çapraz, bu oldukça sade elbiseye hareket kazandıran tek şey. Kat kat tül görüntüsündeki elbise filmde başroldekiler kadar göz önünde olan mücevher bir kolye ile desteklenmiş. 


Beyazın gücünü gösteren bir diğer elbise ise "To Catch a Thief"den 3 sene sonra izleyici karşısına çıkmıştı. Tennessee Williams'ın "Cat on a Hot Tin Roof" oyunundan aynı adla sinemaya aktarılan, yine usta bir yönetmenin elinden çıkma filmde Elizabeth Taylor, tüm güzelliğine rağmen kocasının (tüm yakışıklılığıyla Paul Newman) ilgisini çekmeyi başaramayan "kızgın" eş rolündeydi. Filmin sonu Hollywood'un sihirli dokunuşuyla tatlıya bağlanmış ve Taylor muradına ermişti ama bana kalırsa değil en güzel beyaz elbise, binlerce elbise giysin aklı başka yerde olan Newman'ı kendisine döndürmek olmayacak işti. Bu filmin beyaz elbisesi ise, diğer işleri de en az bu filmdekiler kadar parlak olan kostüm tasarımcısı Helen Rose tarafından tasarlanmıştı. Kelly'nin elbisesi kadar sade ve zarif olan elbise aynı renkte kemer detayı ile süslenmiş ve ince, göze batmayan kolye ve küpelerle görüntü tamamlanmış. Elizabeth Taylor burada Kelly gibi defile yapmıyor ve sayıca daha az kostüm giyiyor ama yine de giydikleriyle akılda kalmayı beceriyor. Tabii oyunculuk konusunda da Kelly'den bir adım (belki birkaç adım) önde olan Taylor, her ne kadar kazanamamış olsa da bu filmle Oscar adaylığını kaptı. Hitchcock'un filmi ise kostüm dalında aday oldu ama  Edith Head ödülü o sene "I'll Cry Tomorrow" adlı filmle aday olan "Cat on a Hot Tin Roof"un tasarımcısı Helen Rose'a kaptırdı!


Bu iki etkileyici beyaz elbisenin dışında iki oyuncunun bu filmlerde taşıdıkları diğer kostümlere göz atmak isterseniz aşağıya bakmanız yeterli. Elizabeth Taylor beyaz ve ona yakın renklerdeki sınırlı sayıdaki kıyafetle yetiniyor ama Grace Kelly belki başka bir yazıya konu olacak şekilde geniş bir kostüm yelpazesi içerisinde.


 

2 yorum:

justine dedi ki...

Canım ne güzel bir yazı bu, dün gece nöbette gördüm ama beklettim, evde türk kahvesi eşliğinde okumalıyım dedim ve şimdi zevkle okudum.
Aslında yazının başında, acaba iki kadının filmlerinde ve (bilebildiğimiz kadar) gerçek hayatlarında gösterdikleri karakterleri mi karşılaştıracak dedim, fakat sonra bloğun moda ağırlıklı olduğu aklıma geldi. Ben Grace Kelly'i güzel ve çok zarif bulurum, ama gönlüm hep Taylor'dan yanadır. Oyunculuk konusunda kesinlikle sana katılıyorum, ikisi karşılaştırılamaz bile ama sanki hayata karşı duruşlarında bile ciddi bir fark var ve benim için tüm artılar Elizabeth tarafında.

Yazı için eline sağlık canım, öpüyorum seni.

p.s.:Hâlâ seyredemedim ben Kızgın Damdaki Kedi'yi, her şey erteleniyor ne kötü. Seyretsek ya beraber.

Clea dedi ki...

canım benim,
keşke senin dediğin yönden de baksaydım olaya, bazen dalıp gidiyorum şunu da yazayım derken asıl yazmam gerekeni unutuyorum falan. neyse belki öyle bir yazı yaparım sonra. sarıldım çok!