18 Nisan 2013 Perşembe

Türkan Şoray Sinemam ve Ben

Geçenlerde canım annem pek heyecanlıydı, Türkan Şoray bir alışveriş merkezinde konuşma yapacakmış, onu görmeye, dinlemeye gidecekmiş. Telefonda sesi çocuklar gibi mutlu geliyordu, o sırada keyifsiz olan ruh halime bile dokunmayı başardı mutluluğu, neşelendim birden:-) Onu görmeye geldiğimde birlikte çekilmiş fotoğraflarını ve alıp imzalattığı "Türkan Şoray Sinemam ve Ben" kitabını gösterdi. Çektirdiği fotoğraflar kötü çıkmış, üzülmüş, maalesef fotoğraf çekme konusundaki başarısızlığı tüm aile tarafından bilinen eniştem yine tek bir doğru kare bile yakalayamamış :p Annemin kitabına daldım, orasından burasından karışık okuyup duruyorum, pek güzel, Türkan Şoray'ın her zamanki zarifliği, güzelliği, iyi niyeti kitabın satırlarına yansımış, okuması keyifli.  Leyla Özalp'ın "Seni Seviyorum Sinema"  adlı kitabını okurken de çok zevk almıştım. O dönemlerde kamera arkasında neler olup bittiğini, işleyişin nasıl olduğunu sektörün içindeki insanların hikayeleriyle okumak çok güzel. Neyse lafı uzatmadan sözü Türkan Sultan'a bırakayım, kostümler hakkında yazdıklarının bu blogta mutlaka olması gerektiğini ve ilginizi çekebileceğini düşündüm. 



"Bir filme başlamadan önce, senaryoyu alıp kaç kostüm gerekiyor ona bakar daha sonra kostümleri hazırlama heyecanı yaşarım. Bazen bir film için 20-25 kostüm gerekebiliyor. Sahne sahne ne giyeceğimi hayal ederim. Sonra bir koşuşturmaca; terziler, provalar, ayakkabıcılar, takıcılar...

Yeşilçam yıllarında, tüm oyuncular filmlerde kullandığımız kıyafetleri, aksesuarları kendimiz hazırlardık. Beyoğlu'nda Funda Bijuteri'ye kıyafete uygun küpeleri, kolyeleri özel olarak yaptırırdım. Düşündüğüm, hayal ettiğim kostüm ortaya çıkınca da zevkten havalara uçardım. Böylece çeşitli kıyafetleri giyme zevkini de yaşardım.

Kostüm karakterle birebir örtüşmeli. Giysi karakteri tamamlar, gerçekçi olması için önemli bir unsurdur. Yaratılacak karakterin ne giyeceğini çok iyi gözlemlemek gerekir. Mesela gecekonduda oturan bir kadını canlandırırken giyilen el örgüsü bir yelek, o karakteri gerçekçi kılar. Bir film gereği salaş bir kostüm giyer giymez omuzlarım çöker, ayaklarımı sürüyerek yürümeye başlarım. Şık bir kostüm giydiğim zaman da hemen omuzlarım, başım dikleşir; kendimden emin yürümeye başlarım. İnsanın giydiği kostümle vücut dili kendiliğinden oluşuyor. Adeta kostüm vücuda hükmediyor. Aslında bu hepimizin hayatında geçerli değil mi?

Son yıllara kadar bütün çevirdiğim filmlerde oynayacağım karakterlerin kostümlerini hayal gücümle düşündüm ve tasarladım. Bize fikir verecek, yardım edecek kostümcüler yoktu. Şimdi zaman zaman bakıyorum da, çok başarılı olmuşum, kıyafetlerim çok güzel. Kendimi methetmeyi hiç sevmem ama bu yeteneğimle övünüyorum. Filmler için tasarladığım bazı kostümleri çok severim. Doğulu bir kadını canlandırdığım Dila Hanım'daki gecelik dahil tüm kostümleri, burnumdaki hızmaya kadar sezgi ve gözlemlerimle tasarladım Dila Hanım'ın geceliğini hayal ettim; Şile bezi bir elbise aldırdım, üstündeki motifleri başka bir kumaştan kesip ellerimle tek tek diktim. Arım Balım Peteğim filmindeki masum şarkıcı kızın başındaki yeşil boncuklarla süslü baş aksesuarını tasarladım, çizdim ve yaptırdım. Unutulan Kadın filminde kısacık bir sahne için hazırlattığım, Uludağ'da çekilen bir sahnede giydiğim, mor pelerin-beyaz takım, kürk şapka da benim tasarımım, Karagözlüm'de leopar desenli kostüm, mor elbise, saçaklı, koyu yeşil tek taraf kollu, tek taraf açık kolsuz elbise... Bunlar tasarladıklarımın sadece birkaçı.

Kadın seyircilerin çoğu acaba bu filmde ne giyecek diye merakla filmlerimi izlemeye gelirdi. Bir filmde giydiğim bir kostümü başka bir filmde giymek mümkün değildi. "Aaa bunu daha önce şu filmde giymişti" denmesini istemediğim için her filmin her sahnesi yeni bir kostüm hazırlatıyordum."









 

 

 

1 yorum:

tıp dersleri dedi ki...

Güzel blog !!! Kolay gelsin